Share

Sosyal Medyadaki Wellness Gurularının En Büyük 5 Yanılgısı

Sosyal Medyadaki Wellness Gurularının En Büyük 5 Yanılgısı
Sosyal Medyadaki Wellness Gurularının En Büyük 5 Yanılgısı

Sosyal Medyadaki “Wellness” Gurularının En Büyük 5 Yanılgısı

Günümüzde sağlık ve beslenme önerilerine ulaşmak hiç olmadığı kadar kolay. Instagram keşfetinizde veya TikTok akışınızda “mucizevi” bir içecekle 10 kilo verdiğini iddia eden, mutfağındaki malzemelerle kronik hastalıkları iyileştirdiğini öne süren “wellness” (esenlik) gurularına rastlamamanız neredeyse imkansız.

Görsel estetikleri ve ikna edici hitabetleriyle bu isimler milyonlara ulaşıyor. Ancak bir diyetisyen olarak şunu söylemeliyim: Estetik videolar ve binlerce beğeni, o bilgilerin bilimsel olduğu anlamına gelmiyor.

Bir diyetisyen bakış açısıyla değerlendirildiğinde, bu paylaşımların önemli bir kısmı hem yanlış hem de uzun vadede sağlığa zarar verebilecek nitelikte. Bu yazıda, sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan wellness akımının en büyük 5 yanılgısını, bilimsel beslenme ilkeleri ışığında ele alıyoruz.

1. “Detoks” Adı Altında Pazarlanan Sıvı Kürleri

Sosyal medya gurularının en sevdiği kelime şüphesiz: Detoks. Vücudun “zehirlerden temizlenmesi” gerektiği fikri kulağa hoş gelse de, biyolojik gerçeklik bundan çok farklıdır. Çaylar, sadece meyve sularından oluşan kürler veya pahalı takviyeler vücudunuzu detoksize etmez.

Bilimsel Gerçek: İnsan vücudu, evrimin yarattığı en mükemmel detoks sistemine sahiptir. Karaciğerimiz ve böbreklerimiz, 7/24 vücuttaki atıkları temizlemek için çalışır.

Bilimsel literatürde, sağlıklı bir bireyin dışarıdan bir “sıvı kürü” ile organlarını temizlemesi gerektiğini destekleyen hiçbir kanıt yoktur. Aksine, uzun süreli düşük kalorili detoks diyetleri kas kaybına, elektrolit dengesizliğine ve metabolizmanın yavaşlamasına neden olur.


2. Belirli Besin Gruplarının “Zehir” İlan Edilmesi

Bir gün glüten “katil” ilan ediliyor, ertesi gün tüm meyveler içerdikleri şeker yüzünden “karaciğer yağlandırıcı” damgası yiyor. Wellness dünyasında genellikle uç noktalar satar. Bir besini tamamen hayatınızdan çıkarmanız gerektiğini söylemek, karmaşık olan beslenme bilimini aşırı basitleştirmektir.

Bilimsel Gerçek: Çölyak hastalığınız veya tıbbi bir hassasiyetiniz yoksa glüteni kesmek size bir fayda sağlamaz. Meyveler sadece fruktoz (şeker) değil; lif, antioksidan ve hayati vitaminler deposudur.

Bir besini tek başına “iyi” veya “kötü” olarak etiketlemek, sürdürülebilir bir beslenme düzeninin önündeki en büyük engeldir. Yasaklar, yeme bozukluklarını tetiklemekten başka bir işe yaramaz.


3. “Tek Tip” Beslenmenin Herkese Uygun Olduğu İddiası

“Her sabah kereviz suyu içtim ve hayatım değişti, siz de içmelisiniz!” Bu cümle, kişiselleştirilmiş beslenme ilkesinin en büyük düşmanıdır. Bir influencer’a iyi gelen bir uygulama, sizin kronik rahatsızlığınızı tetikleyebilir veya genetik yapınıza uygun olmayabilir.

Bilimsel Gerçek: Beslenme bireyseldir. Bir diyetisyenin size liste hazırlarken yaşınızı, cinsiyetinizi, kan tahlillerinizi, uyku düzeninizi ve stres seviyenizi sormasının bir sebebi var. Bilimsel çalışmalar, “herkese uyan tek bir diyet” olmadığını defalarca kanıtlamıştır. Başkasının başarı hikayesi, sizin sağlık reçeteniz olamaz.


4. Takviye Edici Gıdaların (Supplement) Sınırsız Kullanımı

Wellness gurularının videolarında genellikle avuç avuç içilen vitaminler, kolajenler ve bitkisel haplar görürsünüz. Bu ürünler sanki “sigorta poliçesi” gibi pazarlanıyor. “Yemeklerden alamadığınız her şeyi bu hapla alın” algısı hem cüzdanınıza hem de karaciğerinize zarar verebilir.

Bilimsel Gerçek: Takviyeler, adından da anlaşılacağı üzere sadece “takviye” amaçlıdır ve bir eksiklik (kan tahlili ile kanıtlanmış) durumunda uzman kontrolünde kullanılmalıdır.

Örneğin, gereksiz yere alınan yüksek doz A veya D vitamini vücutta birikerek toksik etki yaratabilir. Gerçek gıdaların içerdiği besin ögeleri, vücut tarafından takviyelerden çok daha verimli bir şekilde emilir ve kullanılır.


5. Zayıflığı “Sağlık” ile Eşdeğer Tutmak

Sosyal medyadaki wellness estetiği genellikle çok zayıf, fit ve “mükemmel” görünen vücutlar üzerinden yürütülür. Bu da izleyicide “Eğer böyle görünmüyorsam sağlıklı değilim” algısı yaratır. Oysa dış görünüş, içerideki biyokimyasal sağlığın her zaman aynası değildir.

Bilimsel Gerçek: Sağlık; kan değerleriniz, hormonal dengeniz, ruh sağlığınız ve enerji seviyenizle ölçülür. Bir kişi görsel olarak çok fit görünüp ciddi besin eksiklikleri yaşıyor olabilir.

Wellness gurularının filtreli fotoğrafları, sağlığın gerçek parametrelerini (insülin direnci, inflamasyon seviyeleri vb.) yansıtmaz. Bilimsel temelli beslenme, sizi bir kalıba sokmayı değil, vücudunuzun en fonksiyonel haline gelmesini hedefler.


Sonuç: Kime Güvenmelisiniz?

Sosyal medya, ilham almak için harika bir yer olabilir ancak tıbbi tavsiye almak için tehlikelidir. Bir önerinin doğruluğunu tartarken kendinize şu soruları sorun:

  • Bu öneriyi veren kişinin akademik bir eğitimi (Diyetisyenlik, Tıp vb.) var mı?
  • Öneri bir “mucize” vaat ediyor mu? (Hızlı sonuçlar genellikle kalıcı ve sağlıklı değildir.)
  • Bilimsel kaynaklara atıfta bulunuyor mu, yoksa sadece kendi deneyimini mi anlatıyor?

Sağlığınız, bir trendin deneme tahtası olmayacak kadar değerlidir. Beslenme konusunda bir adım atmadan önce mutlaka bir diyetisyen ile görüşerek, size özel ve bilimsel bir yol haritası belirleyin.

Önerilen Diğer İçerikler